Sayfalar

bir eğitim sitesi Eğitimcigenç

değerli arkadaşlar bugün bir eğitim sitesinden bahsedeceğim bu eğitim sitesi diğerlerinden çok farklı bu siteyi diğerlerinden farklı kılan ise özgün olması yanlış duymadınız site tamamen özgün içerikten oluşmaktadır. kesinlikle başka sitelerden alıntı yapmıyor olmaması. site eğitim alnında faliyet vermeye ekim ayında başlamış ilköğretim birinci kademede aktif olmak üzere etkinlikler, projeler ,ders içerikleri, yazılılar ve sbs kaynakları yıllık ,günlük planlar bulundurmaktadır. bu sitenin birde öğretmen adaylarına yönelik olan bölümü var ki o bölüm zaten vazgeçilmez bir bölüm süper anlayacağınız neden mi çünkü yeni sistemin yapılandırmacılığın tüm ayrıntıları onda gizli. yapılandırmacı yaklaşımın en öenmli sitesi.

şimdi sizi site ile başbaşa bırakıyorum buyrun burdan gidin
http://www.egitimcigenc.com/

bir staj raporu örneğim

evet bu haftaki staj raporumu paylaşıyorum
ETKİNLİK 1.4
Bir Öğrencinin İncelenmesi
Uygulama Sınıfı: 5/A
NOT: bu çalışma sadece örnek teşkil edilmesi için yayınlanmaktadır

İlk dersimiz sosyal bilgisiydi. Konumuz ise yurdumuzda ürettiğimiz ürünler idi. Güneşe merhaba parçasına devam edildi.Öğretmenimiz ülkemizde illere özgü özelikler olduğunu söyledi. Buna örnek vermek isteyen var mı diye sordu. Öğretmenimiz cevap gelmeyince örnek olarak
Malatya’da kayısı, Konya’da buğday, Amasya’nın elması ile meşhur olduğunu söyledi. Gözlemlediğim öğrencinin ismi Halil İbrahim bozkurt idi. Öğretmenimiz Artvin’in özelliklerinden neler var çocuklar diye sordu. Halil İbrahim parmak kaldırarak söz aldıktan sonra Artvin’de barajların olduğunu söyledi. Daha sonra bölgeler ve ürettiklerimiz konusuna geçti. Tahtaya bölgeler ile ilgili harita astı. Birinci ders bitti.
İkinci dersimizde sosyal bilgisiydi. Bu derste öğretmenimiz aynı konuya devam etti. Yaşadığımız yerin Artvin olduğunu söyledi. Gürcistan ile komşu olduğumuzu söyledi. Öğrencilere size göre Artvin nasıl bir yer diye sordu. Halil İbrahim bol suyu olan bir yer olduğunu söyledi. Yaşadığımız bölgede hangi hayvan türü olduğunu sordu. Gözlemlediğim öğrenci ayı olduğunu söyledi.İkinci ders de böylece bitmiş oldu. Bu iki derste de öğretmenimiz anlatım ve soru cevap yöntemini kullandı. Konuyla ilgili hiçbir etkinliği yoktu.
Üçüncü dersimiz matematikti. Gözlemlediğim öğrenci bu dersin hazırlıklarını yaptı. Kitabını, defterini, kalemini masanın üzerine çıkardı. Öğretmenimiz açılarına göre üçgenleri sordu. Halil İbrahim parmak kaldırarak söz aldı ve çeşit kenar üçgen cevabını verdi. Öğretmenimiz tahtaya pergel kullanarak eşkenar üçgen çizdi. Öğretmenimiz öğrencilere defterlerine eşkenar üçgen çizmelerini istedi. Gözlemlediğim öğrenci pergel kullanarak doğru bir şekilde eşkenar üçgen çizdi. Öğretmenimiz tahtaya bu sefer dar açılı üçgen çizdi ve öğrencilerinde defterlerine çizmelerini istedi. Gözlemlediğim öğrenci pergel kullanmadan doğru bir şekilde çizdi. Öğretmenine nasıl olmuş diye sorduğunda , öğretmenimiz Halil İbrahim’e kızdı ve pergel kullanarak çiz dedi. Daha sonra pergel kullanarak yeniden çizdi.
Dördüncü dersimiz müzikti. Bu derse müzik öğretmeni girdi. Öğretmenimiz ha buradan aşağu parçasını org dan çaldı. Öğrenciler bu parçayı söyledi. Dere geçit vermezse parçasını yine org dan çaldı ve öğrenciler söyledi. Vücudumuz parçasına geçti. Bu parçayı ilk önce nasıl söyleneceği ve nakaratların nerelerde yapılacağını anlattı. Öğretmenimiz bu parçayı da orgdan çaldı, öğrenciler parçayı söyledi. Öğretmenimiz öğrencileri ayağa kaldırdı. Bu parçanın sözlerini hareketlerle beraber söyleceklerini anlattı. İlk önce kendisi nasıl yapılacağını gösterdi. Parmaklarım var, cümlesini elini havaya kaldırarak parmaklarını oynatarak gösterdi. Bütün parça bu şekilde devam edildi. Gözlemlediğim öğrenci de öğretmeninin yaptıklarını yaptı. Bu derste böylece bitti.
Gözlemlediğim öğrenci teneffüslerde arkadaşları ile oyun oynayarak vakit geçirdi. Kendisine hafta sonları ne yaptığını sordum. Ödevlerini yaptığını , ödevleri bittikten sonra televizyon izlediğini, bilgisayarda oyun oynadığını ve arkadaşları ile oyun oynayarak geçirdiğini söyledi. Hangi dersleri sevdiğini sordum. Hepsini sevdiğini ve bütün derslerinin beş olduğunu söyledi. Okulda iken anlamadığı konular olduğunda ne yaptığını sorduğumda evde ablasından yardım aldığını söyledi. Konuyu nasıl iyi kavradığını sorduğumda kendisinin çalıştığında iyi öğrendiğini söyledi. Kitap okuyor musun diye sorduğumda macera kitaplarını sevdiğini ve en son Robin Hood ve Don Kişot’u okuduğunu söyledi. İleride ne olmak istiyorsun diye sordum. Cevap olarak doktor ya da mühendis olmak istediğini söyledi.

sitemizin amacı



sitemizde site sahibinin yazıları bulunmakla birlikte site sahibimizin kendi yapmış olduğu gözlem dosyaları, anektodları, hoşuna giden ilginç yazılar, resimler, videolar yayınlancaktır. çalışmaları etkinlik duyuruları kaynaklar eğitim sitelerinin eleştirileri kendi yaptığı.

aslına bakılırsa yazarımız hakkımda bölümünü yazmayı erteleme nedeni tam olark şu denilebilir..

Yazmaya oturmakla belki hiç iyi etmedim. Çünkü sözle ifade etmek istediğimden daha çoğu içimde kalıyor. Kendi düşünceniz kötü bir düşünce de olsa, henüz içinizdeyken her zaman daha derindir. Ama söze döktüğünüz zaman daha gülünç, daha şerefsizce bir şey oluyor... Bunun tam tersi yalnız kötü insanlarda olur. Her zaman yalan söyledikleri için bunu yapmak onlara kolay gelir. Bense yalnız gerçeği yazmak istiyorum. İşte zor olan da bu ya! (Delikanlı, Dostoyevski)

sempozyum için geç kalmayın


Eğitim sempozyumlarının en güzeli bu yıl olacak diye düşünüyorum ve sizlere de bu konuda çağrıda bulunuyorum ...

sempozyum konuları
Konular

Hayat Bilgisi Öğretimi
Sosyal Bilgiler Öğretimi
Türkçe Öğretimi
Matematik Öğretimi
Fen ve Teknoloji Öğretimi
Sanat Eğitimi
Beden Eğitimi ve Oyun Öğretimi
Sınıf Öğretmeni Yetiştirme
Sınıf Öğretmenliğinde Lisansüstü Eğitim
İlköğretimde Program Geliştirme
İlköğretimde Yönetim, Teftiş ve Planlama
İlköğretimde Ölçme ve Değerlendirme
İlköğretimde Rehberlik
İlköğretimde Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri
İlköğretimde Özel Eğitim
İlköğretimde Drama
İlköğretimde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretimi
İlköğretimde Yabancı Dil Öğretimi
20-22 mayıs da Fırat üniversitesinde buluşuyoruz..
ayrıntılar için tıklyayınız

GİRESUN'DA BULUNANlar İÇİN BİR DUYURU



GİRESUN'DA BULUNANlar İÇİN BİR DUYURU ;Giresun Üniversitesi tarafından düzenlenen ve Prof. Dr. Prof.Dr. Mete TUNÇOKU’nun sunacağı “Çanakkale: 1915’e Sahip Çıkabilmek” başlıklı konferans, 09 Nisan 2010 Cuma günü saat 14:00’de Güre Yerleşkesi Yeni Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecektir.

Çanakkale Savaşı'nın simgesi haline gelen yırtık kıyafetli, ayakkabısız iki Mehmetçiğin yer aldığı fotoğrafın sırrı çözüldü.



Çanakkale Savaşı'nın simgesi haline gelen yırtık kıyafetli, ayakkabısız iki Mehmetçiğin yer aldığı fotoğrafın sırrı çözüldü.

Simge Mehmetçikler' Çanakkale Savaşı'na katılmamış

O fotoğraf 1930'da çekilmiş

ÇANAKKALE Savaşı'nın simgesi haline gelen, yırtık elbiseli ve ayakkabısız Mehmetçik fotoğrafın sırrı çözüldü. Fotoğraftaki kişilerin Bolu'nun Elmalık Köyü'nden İbrahim Bayseç ile Niyazi Yıldırım oldukları, İzmir'deki Çiğli Havaalanı'nda 1930'da işçi olarak çalışırken Alman bir pilot tarafından fotoğraflarının çekildiği ortaya çıktı.





CHP Bolu İl Teşkilatı'nın geçen yıl bastırdığı afişlerde babasının fotoğrafını görünce şaşıran 65 yaşındaki Seyran Bayseç, "Babamın o fotoğraf ile savaşın simgesi haline geldiğini öğrendim. Ancak babam 1911 doğumlu. Yani Çanakkale Savaşı başladığında 4 yaşındaydı.

O fotoğraf babam Çiğli Havaalanı'nda işçi olarak çalışırken çekilmiş" dedi.Çanakkale Savaşı'nın simgesi olarak partilerin, dernek ve odaların, birçok resmi ve özel kurumların afişlerinde kullandığı fotoğrafta yırtık kıyafetleri, ayakkabısız halleriyle gazete ve televizyonlara konu olan, Çanakkale Savaşı'nda vatanı için savaşan askerler lanse edilen kişilerin Bolu'nun Elmalık Köyü'nde oturan İbrahim Bayseç ile Niyazi Yıldırım oldukları ortaya çıktı. Bayseç ve Yıldırım'ın, İzmir Çiğli Havaalanı'nda işçi olarak çalışırken bir Alman pilota poz verdikleri, pilotun torununun geçen yıllarda fotoğrafı internette satışa çıkarması üzerine fotoğraf Çanakkale Savaşı ile simgeleşti.

CHP AFİŞİNDE BABASINI GÖRDÜ


CHP Bolu İl Teşkilatı'nın seçim propagandası çalışmaları kapsamında bastırdığı afişlerde babasının fotoğrafını görünce şaşıran 3 çocuk babası müteahhit Seyran Bayseç, partiye giderek fotoğrafı nereden bulduklarını sordu. Fotoğrafın Çanakkale Savaşı'nın simgesi olduğu cevabını alınca şaşkınlığı artan Seyran Bayseç, "Babam Çanakkale Savaşı'nda 4 yaşındaydı. Nasıl böyle bişey olabilir?" diyerek şaşkınlığını söyledi.

FOTOĞRAF ÇİĞİLİ HAVAALANINDA ÇEKİLDİ

Bolu Dağı eteğinde bulunan Elmalık Köyü'nde yaşayan Seyran Bayseç, babasının 1982'de, Niyazi Yıldırım'ın ise 1994'te köyde hayatlarını kaybettiğini söyleyerek, fotoğrafın öyküsünü şöyle anlattı:"Babamın o dönemde 4 yıl süren askerliği yapmak üzere gitmesinden yaklaşık 1 yıl önce yani 1930 yılında İstanbul- Ankara tren hattını döşemek için bizim köye Alman bir ekip gelmiş. Köyde 2-3 ay kalmışlar. Ancak Bolu Dağı'nı geçemeceyeceklerini anlayınca vazgeçmişler. Köyden giderken de `Bizimle çalışmak ister misiniz?' diyerek 12 kişiyi yanlarında götürmüşler. Onların içinde babam ve fotoğrafta yanında bulunan Niyazi Yıldırım da varmış. Çiğli Havaalanı'nda çalışmışlar. Ancak, paralarını alamamışlar. 10 kişi köye dönmüş. Babam ve Niyazi amca da 6 ay çalıştıktan sonra paralarını alamayınca köye dönmek için şantiyeden çıkmışlar. O sırada bir Alman pilot fotoğraflarını çekmiş. Babam ve Niyazi amca köyümüze ancak bir ayda gelebilmişler. Babam sağken, bize bu fotoğraftan söz ederdi. `Bir Alman bizim fotoğrafımızı çekti' derdi."

"YANLIŞI DÜZELTMEK İÇİN ÇALIŞTIM"

Çanakkale Savaşı'nda babasının 4 yaşında olduğunu kaydeden Seyran Bayseç şöyle devam etti:"Benim babam Çanakkale harbine katılmadı. Parti afişinde babamın fotoğrafını görünce, bu yanlışlığı düzeltmek için çaba harcadım. Bir televizyon programına katılmak istedim. Ancak, programa kabul edilmedim. Bana fotoğrafın bu şekilde kullanılması nedeniyle mahkemeye başvurmamı söylediler. Ben de `Neden mahkemeye başvurayım?' dedim. Ben babamın fotoğrafının bu şekilde kullanılmasından rahatsız değilim. Ancak bunun doğrusunu da ortaya çıkarmak istiyordum. Genelkurmay Başkanlığı'ndan babamın nasıl bir asker olduğunun ortaya çıkarılmasını istedim. Böylece, o fotoğrafın Çanakkale harbinde çekilmediğini kanıtlayacaktım. Çünkü babam İzmir'den geldikten kısa bir süre sonra askere gitti. Askerliği'ni Siirt'te yaptı. Orada `Dersim ayaklanmasının' bastırılmasında görev aldı. Babam, başarılı bir askerdi. Hatta 4 yıl sonra askerden gelince Bolu Alay Komutanlığı'nda başarısından dolayı mükafatlandırılmıştı. Niyazi amca da babamla aynı dönemde yaptı askerliğini. Ama bildiğim kadarıyla o Adapazarı'nda yaptı."Annesi ve babasının birlikte çekilmiş fotoğrafını gösterip, iki fotoğrafı karşılaştıran Seyran Bayseç, "Babam iki fotoğrafta da aynı pozu vermiş. Bu iki fotoğrafa baktığınızda, o fotoğraftaki kişinin babam olduğunu kolaylıkla anlayabilirsiniz" dedi.


kaynak:kent haber

bir kitap incelemem

çocuk Edebiyatı dersi kapsamında yapılan kendime ait bir çalışmadır.
Dört Kardeştiler Kitabı İncelenmesi

A) DIŞ YAPI ÖZELLİKLERİ

Gülten DAYIOĞLU’ un bu eseri altın kitaplar yayın evi yayınlarından çıkmıştır.

Baskı: Akdeniz yayıncılık a.ş

29. basım/ Aralık 2009

İlkokul üçüncü sınıfta yazı denemelerine başlayan Dayıoğlu’ nun bahçıvanın oğlu adlı ilk kitabı 1963’te yayınlandı. Yazarın bazı eserleri İngiliz, Macar, İsveç ve Rus dillerine çevrilmiştir. Yazarın on iki kitaplık Gelincik dizisiyle her sayfası resimli yirmi kitaplık Ece ile Yüce adlı çocuk kitapları yeniden resimlenerek 1998 yılında yayınlandı. Gülten Dayıoğlu, Ayşegül adlı resimli çocuk kitaplarının, ilk on altı sayısı Fransızcadan dilimize uyarlamıştır.

Son yıllarda gençlik kitapları da yazmaya başlayan yazarın, Yeşil Kiraz, Yeşil Kiraz II, ve Sekizinci Renk, Mo’ nun Gizemi, Kıyamet Çiçekleri, Alacakaranlık Kuşlar, Yada’ nın Gizilgücü adlı gençlik romanları vardır. Kısa öykülerden oluşan, Geride kalanlar ve Geriye dönenler adlı iki kitabı da halen, yeni kuşaklar tarafından ilgiyle okunmaktadır. Yazarın, 1971 yılında yayınlana ilk romanı Fadiş, kesintisiz baskılarla hala, kuşaktan kuşağa hizmet vermektedir.

Gülten Dayıoğlu ilk ödülü cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Öykü Ödülü’ dür. En yeni olarak kendisine 2000 yılında Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü verilmiştir.

1) KİTABIN BOYUTLARI: 20,5 cm uzunluk 14,3 cm eni 1,2 cm kalınlığındadır. Bu boyutlar çocuklar için uygun bir kitap olma özelliğini taşımaktadır. Taşınırlığı ve kullanabilirliği açısından çocuk kitapları özelliği göstermektedir.

2) KAĞIT: kitapta kullanılan kağıt ikinci hamur kağıt kullanılmıştır. Bu kâğıdın kullanılmasının sebeplerinden birisi mürekkebi iyi emmesidir. Kitapta kullanılan kâğıt ince olmamasına karşın yazılar sayfanın arkasından gözükmektedir. Bu da okuma sırasında verimli okumayı engellemektedir. Kağıt yapısı ince değil fakat yazılar arkadan gözükmektedir. Yazının arkadan gözükmesi kitabın kalitesini düşüren etkenlerden biridir. Okuma sırasında arka yüzünde okunabilen veya beliren yazılar çocukların dikkatini ön sayfa yerine arka sayfaya çekebilir.

3) SAYFA DÜZENİ: Kitaptaki sayfa düzeni estetik bir düzen içinde planlanmış ve sayfaya estetiklik katmıştır. Sayfa kenarlarında yanlardan 3 cm alt ve üstlerden 3.5 cm'lik boşluklar sayfaya bir estetik görünüm kazandırmış. Satır aralığı 0.3 cm olarak kullanılmış ve bu kullanım ilköğretim çağındaki öğrencilerin rahat bir şekilde okumasını sağlamaktadır. Kelimeler arası uzaklık 0.2 cm belirlenmiş bu özellik kelime gruplarının birbirine karışmasını engellemiştir.

4)RESİM: Bu kitapta resim yer almamaktadır. Bu da ilköğretim çağında bir öğrenci için bir dezavantajdır. Çünkü resim kitaba motivasyon ve bağlılığı sağlamaktadır. Kitapta hece sonu çizgileri kullanılmış fakat abartılı değildir. Kitapta cilt payı oldukça güzel ve okumayı kolaylaştırıcı bir şekilde düzenlenmiştir.

5)KAPAK – CİLT: Kitapta karton kapak kullanılmıştır. Kapak selefonla kaplanarak uzun süre kullanmayı sağlamıştır ayrıca kapağa dayanaklık kazandırmıştır. Cilt tutkalla yapıştırıldığı için fazla dayanıklı değil dağılabilir. Bu dağılabilirlik unsuru kitabın dayanıklığını azaltan önemli sorundur. Kitabın kenar kesimleri düzgün ve çapaksızdır. Kapak resminde farklı renkler kullanılarak yapılmış bir resim göze çarpmaktadır. Kapak resmine bakılarak hikayenin kırsal kesimde geçtiği anlaşılmaktadır. Resimde üç kız çocuğu, bir erkek çocuğu bir de köpek vardır. Resimdeki kişilerin yüz ifadelerine bakıldığında sevinçli ve birbirine bağlı oldukları sezilmektedir. Resimde bulunan kişilerin köpekleriyle beraber olmaları onlarda bir hayvan sevgisinin var olduğunun göstergesidir.

Arka kapakta yazarın aynı yayınevinde yayınlanan diğer kitaplarının reklâmı bulunmaktadır. Arka kapakta bir de yayınevinin adı yer almaktadır. Kitabın ismi üst orta kısımda yer almaktadır. Sağ alt köşede yazarın ismi yazılıdır.

7)HARFLER: Kitaptaki harfler on dörtlük puntoyla yazılmış. Yazı karakteri shruti dir. Kullanılan punto on dört olmasına rağmen kitap biraz daha üst seviyedeki öğrenciler için yazılmış. Satır aralığı 3 mm olarak belirlenmiş olup gözü yormadığı kanısına varılmıştır.

B) İÇYAPI ÖZELLİKLERİ

1)İZLEK ( tema): Bu kitap okunduğu zaman insan kendini kahramanların yerine koymakta güçlük çekmiyor. Bu yüzden verilmek istenen ana düşünceyi de hemen sezebiliyor. Kitapta en belirgin olan fikir, yani tema aile kavramıdır. Bu kitabı okuyan çocuklar veya yetişkinler bir ailenin bütün yıkımlara ve olumsuzluklara rağmen, eğer aile bireyleri hassasiyet gösterirlerse ailenin ayakta kalabileceğini anlarlar.

Ana düşünceye yardımcı olabilecek düşünceler ise zorluklara karşı yılmayıp sebat göstermek, kitaptaki kahramanın bütün olumsuzluklara rağmen kardeşine ulaşabilmesi okuyuculara hiçbir zorluğun üstesinden gelinemeyeceği fikrini empoze ediyor. Ayrıca köydeki yardımlaşma ve dayanışma da bir düşünce olarak kabul edilebilir. Çünkü köylüler çok zor şartlarda ayakta durmaya çalışan bir aileye ellerinden gelen maddi manevi yardımı yapıyorlar. Okuyuculara yardım etmek vasfını kazandırabilecek bir potansiyele sahiptir. Kitap çocuklar için bütün olumsuzluklarına rağmen ana çocuk fikir bakımından çocuklara büyük bir faydası vardır. Çocuk ve yetişkin okuyucuların belleklerinde ileride güzel hasletlere sahip olabilecek izler bırakabilecek kapasitede bir kitap olduğu söylenebilir.

2)KONU: Hikâyenin konusu bir ailenin yaşadıkları ve ailenin en büyük kızı Feten’in kardeşleriyle başında geçen olaylardır.

Feten’in annesi Hasibe Hanım son çocuğunu doğururken hayatını kaybeder. Feten in babası Salih Bey köyün korucusudur. Ve sürekli koruda kalmaktadır. Ancak arada bir eve gelebilmektedir. Anneleri öldükten sonra Feten ve kardeşleri; Habibe, döndü ve yaşar dedeleriyle beraber yaşarlar. Dedeleri yemeklerini pişirir. Feten de küçük kardeşi Yaşar’a bakar. Komşuları Nevzer teyze de çocukların temizliğiyle ilgilenir. Feten’ in babası Salih Bey komşu köyleri keçileri koruya sürekli gelip koruya zarar verdikleri için tedirgindir. Artık eve çok az gelmektedir. Bu arada Feten okula başlamıştır. Okulunu çok sevmektedir. Her dönemi de yüksek başarıyla bitirmektedir. Komşu köylerin keçileri muhtar ve köylüler bilmelerine rağmen, hatta onlar tarafından kasti getirilip koruya zarar vermeleri Feten’in babasının canına tak etmişti. Salih Bey, köyün muhtarı ve köyün ileri gelenleri bu durumu komşu köyün muhtarına söylemelerine rağmen, hiç aldırmaz. Salih beyde jandarmadan keçileri vurma emrini alır. Ve bir gün köyün birkaç genciyle koruda beklerken keçiler gelir ve dört beş keçiyi vururlar. Bunun üzerine komşu köyden birkaç adam koruyu yakarlar ve Feten’in babası onları yakalamaya çalışırken başından vurularak hayatını kaybeder. Babalarının da ölümünden sonra çocuklar hem yetim hem öksüz kalmışlardır. Ve onların ekmek parasını kazanacak kimse yoktur. Feten, kardeşleri ve dedesinin acısı büyüktür. Geçimlerini köylüler sağlıyorlar artık.

Aradan biraz zaman geçtikten sonra muhtar Feten’in kardeşleri Habibe ve Döndü’yü evlatlık vermeye karar verir. Kardeşlerinin evlatlık verilmesine ne Feten ne de küçük kardeşi Yaşar razı olmazlar ancak dedeleri muhtarın dolduruşuna gelerek; gidecekleri yerde daha iyi hayat yaşayacaklarını düşünülerek evlatlık verilmeleri istenir. Nihayet o gün gelir ve Feten’ in kardeşi muhtar tarafından gönderilir. Bu Feten için yıkım üstüne yıkımdır. Feten kardeşi Yaşar ve dedesiyle yalnız kalır.

Feten bundan sonra kendi ekmeğini kendi kazanmak ister. Bunun için dedesinden izin alıp iyi kalpli bir adam olan Ahmet ağanın kapısına gider. Ahmet ağa önce razı olmaz fakat Feten’in ısrarları üzerine beş koyunu Feten’e gütmesi için verir. Feten buna çok sevinir. Çünkü kendi ekmeğini kendisi kazanıyor.

Feten’in dedesinin hastalığı günden güne daha kötü olmaktadır. Artık son demlerini yaşamaktadır. Muhtarla anlaşıp kendisi öldükten sonra çocukları muhtara vermeye kararlaşırlar. Feten’in dedesi torunlarını yanına çağırıp vasiyetini eder. Ve son nefesini tabii Feten ve yaşar için o kadar kolay değildir. Artık dedeleri de başlarında yoktur.

Muhtar, Feten ve kardeşinin yalnız kalamayacaklarının düşünür. Köylülerle kararlaşıp Feten’i evlatlık verip yaşarı da kendi yanına almak ister. Tabii bu muhtarın iyi niyetinden gelmiyor. Köylülerin bir kısmı buna karşı çıkarken bir kısmı da hemfikirdir. Feten ise kardeşiyle rahat bir şekilde yaşayabileceğine inanıyor. Nihayet muhtar Feten’i evlatlık verecek azmi bey adında İstanbul’da oturup hayvan ticareti yapan bir adam bulur. Azmi beyin karısı çok huysuz olduğu için temizlikçi olarak kimse yanında kalamamaktadır. O da küçük bir kız alıp eğitmek istemektedir.(dayakla)

Muhtar gelip Feten’e onu üç gün sonra alacağını söyler. Feten saklanır ve arkadaşlarını sıkı sıkı tembih eder. Ancak üç gün sonra jandarmalar Feten’i saklandığı yerden bulurlar. Hemen götürürler. Yaşar yalnız kalmıştır artık.

Feten İstanbul’ a kalacağı eve gittiğinde çok üzgündür. Hizmetinde bulunacağı evin hanımı çok gaddar biridir. Ona zulmeder, onu her gün döver, evden çıkmasına izin vermez. Onun kızı Sibel’in de ondan geri kalır yanı yoktur. Feten bir keresinde evden kaçıp karakola gider, ancak karakoldakiler onu geri verirler. Tabi bundan sonra güler hanım ona daha kötü davranır. Feten acılar çekerek bu evde onbeş yaşına girer. Yaşar’dan da hala haberi yoktur. Bir gün güler hanım dışarı çıkar ve her zamanki gibi kapıyı kitler. Apartmanda yangın çıkar. Kimse Feten’in içerde olduğunu bilmez. Ancak Feten’in can havli ile bağırması sonucu bir komşusu sesini duyar ve kurtarmaları için itfaiye erlerine yalvarır. İtfaiye erleri büyük bir riski göze alarak onu kurtarırlar. Vücudunun her tarafı yanmıştır. Üç ay hastanede kalır. Hemşire ve doktorlarla oldukça samimi olur. Güler hanim Feten’in artık bir işe yaramayacağını düşünerek onu almak istemez. Bir gün Feten’e köyden bir mektup gelir. Muhtar değişmiş Ahmet ağa muhtar olmuş ve Feten’e gelip kendi evlerinde kardeşiyle yaşamalarını ister. Feten çok mutludur, dünyalar onun olmuştur, bıraksalar köye koşarak gider.

Kitapta geçen kişi-kişi çatışmasına Feten ile muhtar arasında geçen konuşmayı örnek gösterebiliriz.(s 118–119). Ayrıca kitabın birçok yerinde kişi-kişi çatışmasına rastlayabiliriz. Kişinin kendisiyle olan çatışmasına dedenin hem Habibe ve Döndü’nün evlatlık verilirlerse daha iyi bir hayat yaşayacakları için bunu istemesi hem de onlardan ayrılmak istememesini ve onlardan ayrıldığında ağlamasını örnek gösterebiliriz. (s 94)

Kişi-toplum çatışmasına örnek ise; dedeleri öldükten sonra Feten ile Yaşarın yalnız yaşayabileceklerine inanmaları fakat köylülerin başlarında büyük biri olmadan yaşayabileceklerine inanmamaları gösterilebilir. (s 113)

3)DİL VE ANLATIM: Kitapta yazıldığı dönem çocukları için uygun bir dil kullanılmıştır. Cümleler kısa olduğundan anlaşılması kolaydır. Kitaba bir çocuk tekerlemesiyle başlanması kitaba ayrı bir güzellik katmıştır. Kitabın bazı kısımlarında da tekerlemelere yer verilmiştir. (s 20–21–22–25).

Kitabın bir bölümünde türküye yer verilmiştir.(s 73- 74) İlgi çekmesi açısından güzel bir teknik sayılır. Kitabın muhtelif yerlerinde ikilemeler kullanılması anlatımı zengin kılmıştır.

Kitapta deyimlere de rastlamak mümkündür. Deyimler çocukların dilsel gelişimlerine büyük katkı sağlarlar. Kitapta kullanılan bazı deyimler: iple çekmek (76), içini çekmek( s 48) omuz silkmek (s42), yüzü kızarmak(s 40) canı sıkılmak( s 40) Kitaptaki çocuk kahramanının dilinin yaşına göre verilmesi anlatımı ilgi çekici kılmıştır. Kitapta sıfatlara, ünlemlere, kalıplaşmış kullanımlara, tamlamalara yer verilmiştir. Kitapta geçen tevekkeli ve miyane ( s 38 s 72) kelimeleri çocukların seviyelerinin üstündedir.

Kitap dil ve anlatım bakımında başarılı bir kitap sayılabilir.

4)KAHRAMANLAR: Başkahraman Feten adında bir kız çocuğudur. Hikaye baştan sona kadar Feten üzerine kurgulanmıştır. Feten kardeşleri için her türlü fedakarlığı yapan; iyi yürekli, çalışkan ve akıllı bir kızdır.

Diğer önemli kahramanlar; Feten’in dedesi, babası Salih bey, kardeşleri Habibe,Döndü ve Yaşar ‘dır. Döndü ‘ ye bu ismin verilmesinin nedeni ondan sonra doğacak çocuğun onu cinsiyetinde olmamasıdır. Döndü bir kız çocuğudur. Feten’in fedakar dedesi torunlarına hem annelik hem babalık yapıyor. Babası Salih ise fakir ama korkusuzdur. Çocuklarına helal rızık yedirmek için çırpınıp durur. Köylüler ona pek Salih derler. Kitabın diğer kahramanları; muhtar, Ahmet ağa, Ahmet ağanın oğlu Arif, Nevzer teyze, Azmi bey, Güler hanım, kitapta başka kişiler de vardır.

Kitapta karakter oluşturma şu yollarla olmuştur;

Yazarın yorumuyla geliştirilenler; Feten in annesi Hasibe kadın köyde sevilip aranan bir kişiydi. Elinden geldikçe herkesin yardımına koşar, herkesin yardımına koşmak için çırpınıp dururdu.( s.9)

Karakterin kendi yorumuyla geliştirilenler;

Anlaşılan seninle çok uğraşacağım, ama ben seni çabuk adam ederim hem de terbiyeli köpek gibi olur ayaklarımı yalarsın.( s. 131)

Karakterin kendi konuşmalarıyla geliştirilenler( muhtarla Bekir ağanın konuşması)

- Onu ben de düşünüyorum ya bu işin bazı pürüzleri var.

- Ne gibi

- Bir kez çok dik kafalı, kendi aklını beğenmiş, “ben çalışır kardeşimle yaşarım.” Diyor da başka bir söz söylemiyor. Bu işe he dedirtmek çok zor.(s 114)

Karakterlerin davranış ve eylemleriyle geliştirilmesi;

Yolda Feten’in gözlerinden sel gibi yaşlar boşandı evlerine yaklaşırken gözyaşlarını sildi. Kardeşleri dedelerinin yatağının çevresinde dizilmişlerdi. Ekmeği görünce sevinçle yerlerinde fırladılar.(s 88)

ÇOCUK KİTAPLARINDA UYULMASI GEREKEN EĞİTSEL İLKELER AÇIŞINDAN DÖRT KARDEŞTİLER

Kitabın dili çocuklar için uygundur. Deyimler kullanılması anlamı sezdirerek kavranmasını sağlamıştır. Kitapta yaşanan olaylar; herkesin başından geçebilecek türden değil ama gerçek yaşamda bu olaylara benzer olaylar yaşanabilir. Kitap her ne kadar çocuklara uygun değilse de bu kitabı okuyan çocuk başkahraman Feten’le özdeşim kurup kardeşlerini de diğer çocuklara özleştirebilir. Kitapta daha çok bir çocuğun metaneti, sabrı, çalışkanlığı işlenmiş ve bir yetişkin kadar olgunluk gösterebilen bir tiptir.

Kitapta çocuk kahramanların başına gelenler bir çocuğun kaldıramayacağı türdendir. Bu yönden çocuklar üzerine olumsuz bir etki yaratabilir. Türkçe, kitapta çocukları eğitebilecek şekilde kullanılmıştır. Çocukları dilsel ve kavramsal gelişmelerine katkı sağlamayacağı söylenemez. Çocuklar kendilerini kahramanların yerlerine koyabilirler. Öyküyü okuyan çocuk onu hafızasından silemez. Ve böylece öyküden aldığı bilgileri sindire sindire kazanım haline getirir.

KİTAP HAKKINDA GENE DEĞERLENDİRME VE ÖNERİLER

Dört kardeştiler isimli kitap; seslendiği yaş gurubuna uygun bir eser sayılmaz. Kitapta daha çok bir ailenin dramı anlatılmış. Çocuklara yönelik bir kitap olduğu söylenemez. Dil bakımından çocuklara uygun dil özelliklerine sahiptir. Olayların çoğu bir sonuca bağlanmamış, kurgusunun pek sağlam olduğu söylenemez.

Bu kitabı okuyan çocuklar, bir ailenin nasıl yok olduğunu görürler. Bu onlara pek fayda sağlamaz. Olaylar daha çok kişiye bağlı olmadan gelişmiş, kadercilik had safhadadır. Ancak kitabın kahramanı Feten’in iyi huyları kitabı okuyanlar üzerinde iyi bir etki bırakabilir.

Bu kitabı okuyan çocuklar bir ailenin nasıl yok olduğunu görürler. Bu onlara pek fayda sağlamaz, olaylar kahramanların kontrolü dışında gelişmiş. Kitapta aşırı kadercilik vardır. Ancak kitabın kahramanı Feten’in iyi huyları kitabı okuyanlar üzerinde olumlu etki bırakabilir.

Bu kitabı çocukların okumasını önermiyoruz. Yalnız yetişkinler okursa, çocuklara karşı olan yaklaşımları olumlu yönde değişebilir.

su sesi


su sesi sitesi bir öğrencinin içinden geldiği gibi yazdığı yazılardan oluşur...
bir nevi bir interaktif günlüktür.